Kötü Krediler-Kötü Banka ve Çözüm Önerisi
Sadaka, ihtiyaçlılara yapılan karşılıksız yardımdır. Sadaka kelimesi bizde anlam kaymasına uğramıştır ve dilencilere yapılan basit yardımlar için kullanılmaktadır. Oysa sadaka, ihtiyaçlıları ve sosyal yapıyı rahatlatır. Allah, devletin başı olan Nebi’mize şöyle emretmiştir:
Mallarından sadaka al; böylece onları arındırmış ve geliştirmiş olursun. Onlara sürekli destek ol, senin desteğin onları rahatlatır. Her şeyi dinleyen ve bilen Allah’tır. (Tevbe 9/103)
Müslümanlardan alınan sadaka, Allah’a sadakatin göstergesi olacağı için ”zekat” diye adlandırılır. Sonuç olarak bu ayette sözü edilen sadaka, devletin aldığı vergidir.
Ayrıca sadakaların yani devletin aldığı vergilerin harcama kalemleri yine Kur’an’da gösterilmiştir.
Zekatlar (Sadakalar) sadece fakirler, çaresizler, bu işte çalışanlar ve kalpleri ısındırılanlar içindir. Bir de esirler, borçlular, Allah yolunda çalışanlar ve yolda kalanlar uğrunda harcanır. Bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Allah bilir, doğru kararlar verir. (Tevbe 9/60)
Kredi, faizli borçtur; ihtiyacı hemen karşıladığı için cazip gelir. Ama ödeme, çoğu zaman vaktinde yapılamaz ve yeni krediye ihtiyaç duyulur. Her döngüde artan borç yüzünden kredi alanlar, kısa sürede, ellerinde olanı da kaybeder ve ekonominin dışına itilirler.
Faizcilerin istismar ettiği kişi ve kuruluşlar da sadaka yoluyla, onların elinden kurtarılmalıdır.
Allah, faizli işleri dara sokar, sadakaları/zekâtı büyüme aracı yapar. Allah, ayetleri görmezlik eden suçluların hiçbirini sevmez. (Bakara 2/276)
Günümüz vergi sistemi ve Allah’ın bize Kur’an’da emretti vergi sistemi birbirinden farklıdır. Vergi sistemini bir başka yazımıza bırakalım.
Tevbe Suresi 60. ayette vergilerin harcama kalemlerini görmüştük. Bu kalemlerden biriside borçlulardır. Miskin yine Türkçede anlam kaymasına uğramıştır ve ”çok uyuşuk olan (kimse)” anlamında kullanılmaktadır. Oysa miskin fakir olmadığı halde borçlarını ödeyemeyendir.
Ödeme gücü olmadığı tespit edilenlerin borçları da hibe yoluyla kapatılır ki bu kişiler ekonomik sistemin dışında kalmasınlar.
Borç insanı esir eder ve iş yapamaz hale getirir. Hibe yolu ile kapatılan borçlar hem borçlunun itibarını korur hem de alacaklıyı rahatlatır.
Bildiğimiz gibi bankalar batık kredileri varlık yönetimi şirketlerine satıyorlar. Bu batık kredileri yaklaşık yüzde 5 bedelle satın alan şirketler, takipteki vatandaşlara ulaşıp borçları uzun vadelere yayarak tahsil etmeye çalışıyor.
6 büyük bankanın takipteki kredilerinin tutarı yaklaşık 55 milyar TL. Devlet bu kredileri aynı varlık şirketleri gibi bankalardan yüzde 5 oranı ile alsa 2.75 milyar TL ödeyecek.
Daha sonra devletin iki çözüm yolu var.
1.Çözüm: Bu borçları devralan devlet dönüp vatandaşına 100 lira olan borcun artık 5 lira ve bana borçlusun diyebilir. Bu 5 liralık borcu örneğin bana 5 yılda ödeyeceksin diyebilir. Hatta bu 5 yıllık ödeme için yıllık enflasyon farkı talep edebilir. Bu durumda bu borcun %80-90 oranında ödeneceğini düşünüyorum.
Bu noktada ben tüm banka borçlarının devlet tarafından satın alınmasından bahsetmiyorum. Ödenemeyen ve takibe düşmüş kredilerden bahsediyorum. Bu yöntem iç talebi artırır.
Bu yöntemin bankalar açısından bir sorun yaratmayacağı aşikar. Bankalar kötü kredilerin çoğuna %100 karşılık zaten ayırıyorlar. Varlık şirketlerine satarak bilançolarından çıkarttıkları da o kötü krediler. Bu yüzden 1 liralık borcu 5 kuruşa satabiliyorlar.
Devlet bankalardan satın alacağı borçlar için geçmişe yönelik tüm faizleri ve yan masrafları silip sadece enflasyon farkını eklemesini şart koşabilir.
Bu sistemden sıkıntı yaşayacak olan varlık yönetim şirketleri yüzde 5’ini ödeyerek devraldıkları borçların sadece yüzde 10’unu tahsil edebilseler yüzde 100 kar etmiş oluyorlar. Ancak borcunu zaten ödeyemeyen vatandaşın sıkıntısı devam ediyor.
Devlet satın alacağı bu borçlar için vatandaşa ben senin 100 liralık borcunu 5 liraya aldım ve sende bana bunu enflasyon farkı ile 5 yılda ödeyeceksin ancak bu 5 yıl ve takip eden 5 yıl içinde bankalar ile krediyi çağrıştıracak (konut kredisi, araba kredisi, ihtiyaç kredisi veya kredi kartı) hiçbir işlem yapmayacaksın şartını öne sürebilir. Zaten bu vatandaşların bu bankacılık işlemlerini halihazırda yapma şansı hiç yok.
2.Çözüm: Sözünü ettiğim kötü borçları alacak bir Kötü Banka kurulabilir. Kısaca KB diyelim. Sorun bu KB’nin hükümete ve dolayısıyla halka beş kuruşa mal olmadan nasıl sermayelendirileceği sorunu. Buna bir sürü yol bulunabilir ama basit bir yol var. Bu işi Hazine, Merkez Bankası ve KB aralarında paslaşarak yapabilirler.
Hazine KB’yi sıfır kupon sonsuz vade tahvillerle sermayelendirebilir. Bu tahvilleri KB’ye verebilir ve bu tahviller karşılığı KB sermaye yazabilir. Sonra KB bu tahvilleri Merkez Bankasına satıp söz konusu kötü kredileri uygun bir fiyattan alabilir.
Bu yöntem ile KB bütün bankaların elindeki kötü kredileri alır ve sermayesine karşılık siler ve ortadan kaybolur. Yani KB buharlaşıp uçar, kredi borcu olan hane halkı ve KOBİ’ler de borçlarından kurtulur.
1.Çözüm önerisindeki aynı şartlar bankalar için (satın alınacak borçlar için geçmişe yönelik tüm faizlerin ve yan masrafların silinip sadece enflasyon farkını eklenmesini şartı) ve borcu satın alınacak vatandaşlar için (10 yıl faizli işlemi çağrıştıracak hiçbir bankacılık işlemi yapmama şartı) geçerli olacak.
2.Çözüm önerisine gelebilecek eleştirilerden birisi; ekonominin en temel özelliğinin karşılıklı güven olduğu ve bu yolla 2. 3. ve 4. KB ihtiyacını nasıl engelleneceği olabilir. Nitekim benzeri süreçleri vergi afları, varlık barışları, genel ceza afları vs ile yaşıyoruz. Yani ekonominin ahlaki boyutundan bakılabilir.
Peki kendilerinden kaynaklanmayan ekonomik gelişmelerden etkilenerek bu duruma düşmüş borçlu vatandaşları ekonomik sistem dışında bırakmak ne kadar ahlaki?
Peki bu ve bunun gibi Allah’ın emri olan yöntemlerle kapitalist sistemin bir silahını daha elinden alma fikri nasıl geliyor size?
Peki milleti borç ile baskı altında tutmayıp daha müreffeh yaşamasını sağlama fikri gayriahlaki bir fikir mi sizce?
Peki bu yöntemler ile nefes alması sağlanacak olan KOBİ’lerin batmasına müsaade etmek ahlaki bir yaklaşım tarzı mı?
Peki borçları yüzünden kapısına kilit vurulmak zorunda kalacak olan bu şirketlerin yaratacağı işsizlik ne olacak?
Sorularımızı daha çok artırmak tahmin edebileceğiniz gibi mümkün.
Bir diğer eleştiri ise KB hazineden aldığı tahvilleri Merkez Bankasına satarken basılacak olan para ve bu paranın yaratabileceği sonuçlar (örneğin enflasyon, devalüasyon vb.) olabilir.
14.Aralık.2018 tarihli Türkiye Merkez Bankası veri tablosuna baktığımız zaman ülkemizde dolaşıma çıkmış olan banknot ve madeni paraların toplam değerinin 138.418.716.000 TL olduğunu görüyoruz. Aynı tabloda bankacılık sektörünün yurtiçi ve yurtdışında, TL ve yabancı para olarak verdiği kredilerin toplamının 2.317.333.302.000 TL olduğunu görüyoruz. Yani bankalar kaydi para oluşturma yöntemi ile tüm basılı paranın 16.75 katı para yaratmışlar, bir diğer ifade ile bankacılık sektörü tüm basılı paranın 16.75 katı para basmış (fiziki değil kaydi bir para basma faaliyeti). Bizim gündeme getirdiğimiz çözüm yolunda ise Merkez Bankası sadece 2.750.000.000 TL basacak. Yani bankaların yarattıkları paranın çok az bir miktarı. Bunun karşılığında ise bir çok KOBİ ve bir çok vatandaş nefes alma ve tekrar ekonomi sisteminin içine geri dönme şansını yakalamış olacak.
Peki bankaların kaydi para oluşturma yöntemi ile oluşturdukları basılı paranın 16.75 katı para enflasyona, devalüasyona sebep olmuyor da bunun çok çok az bir kısmı kadar merkez bankasının para basması mı bunlara sebep olacak? Ki bu para makul bir süre içinde para piyasası işlemleri ile tekrar sistem dışına çıkarılabilir.
Bu önerilerden birisi seçilebilir veya karma bir sistem oluşturulabilir. Buna benzer sistemleri kısa zaman önce uygulamış olan Gürcistan ve Makedonya devletleri ile sistemi nasıl uyguladıkları ve sonuçlarının ne olduğu hakkında çalışmalar yapılabilir. Ülkemizde de Kur’an’a uygun bir ekonomik sistemi uygulamaya istekli Müslüman bir iktidar var.
Gayrimenkul Fonları ile gayrimenkul sektörüne, Girişim Sermayesi Fonları ve sermaye piyasaları ile reel sektöre çareler üretebiliriz. Bizim tüm bunlarla ilgili detaylı çalışmalarımız var.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
25 Aralık 2018
Ömer Mahmut Kuzanlı