Ekonomi’de Geçen Hafta (12-18.11.2018)
Dolar kurundaki gerileme (5.33TL), petrol fiyatlarındaki gerileme (66.76 $/varil) ve yapılan bir takım vergi indirimleri Kasım ayı enflasyonu açıklandığı zaman (3.12.2018) bizi olumlu bir sürpriz ile karşı karşıya bırakabilir. Bu sürpriz ile beraber enflasyon yıllık bazda 2018 yılını hedefe uygun olarak %23.5 seviyelerinde kapatmamıza sebep olacaktır.
Geçen haftanın en önemli haberlerinden birisi tahvil faizlerinden geldi. 5 yıllık tahvil faizleri %17.67 seviyesinde (son 5 ayın en düşük seviyesi) ve 2 yıllık tahvil faizleri 7.2 puanlık düşüş ile %18.79 seviyesinde kapandı. Bu oranlar önümüzdeki döneme ait olumlu beklentileri yansıtıyor.
Ancak 2019 yılının ilk çeyreğinde özellikle baz etkisi ile enflasyonda tekrar yukarı yönlü bir hareket görebiliriz. Yıllık bazda %27-28 seviyeleri tekrar gündeme gelebilir.
Fiyat Endeksi (Tüketici Fiyatları) (2003=100)
 | TÜFE (Yıllık % Değişim) | TÜFE (Aylık % Değişim) |
10-2018 | 25.24 | 2.67 |
09-2018 | 24.52 | 6.30 |
08-2018 | 17.90 | 2.30 |
07-2018 | 15.85 | 0.55 |
06-2018 | 15.39 | 2.61 |
05-2018 | 12.15 | 1.62 |
04-2018 | 10.85 | 1.87 |
03-2018 | 10.23 | 0.99 |
02-2018 | 10.26 | 0.73 |
01-2018 | 10.35 | 1.02 |
12-2017 | 11.92 | 0.69 |
11-2017 | 12.98 | 1.49 |
Sonrasında gerçek düşüşü 2019 yılının 2. yarısında ortaya çıkacağına dair bir beklenti var.
Cari denge son iki aydır fazla veriyor (Ağustos 2018 2.59 milyar ABD doları fazla ve Eylül 2018 1.83 milyar ABD doları fazla). Bunun mevcut ekonomik koşullar altında bu şekilde devam edeceğini ve hükümetin beklentilerine paralel olarak yılı 36 milyar Dolar hatta biraz daha altında 32 milyar Dolar seviyelerinde kapatacağını söyleyebiliriz.
Yapısal reform yapmadan cari dengede artı veriyor olmamız bir bakış açısı ile olumlu görünüyor olabilir. Ancak biz ülke olarak üretmek için ithal etmek zorunda olan bir ülkeyiz. Dolayısı ile cari dengenin artıda olmasının ihracattaki olumlu gelişmelerin yanı sıra ithalatımızdaki ciddi daralmadan kaynaklandığını göz önünde bulundurursak üretim çarklarında sorun yaşanmakta olduğu görünüyor.
Bu durumu en son açıklanan Eylül 2018 sanayi üretimi verisinden görebiliyoruz. Türkiye Ä°statistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan veriye göre Türkiye’de sanayi üretimi Eylülde aylık ve yıllık bazda yüzde 2,7’ÅŸer oranda düştü. Bu veriyi göz önüne alırsak 2018 yılının son çeyreÄŸinde ekonomimizde bir daralmayı görmemiz beklenebilir. Bu durumun resesyona (makroekonomide geleneksel olarak reel gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYÄ°H) iki veya daha fazla çeyrek yıllık periyotta arka arkaya negatif büyüme göstermesi durumudur. Ekonomide durgunluk olarak da adlandırılabilir) dönmesi yani bu daralmanın 2019’un ilk iki çeyreÄŸinde de devam etmesi ve ardından 2019’un ikinci yarısında stagflasyon (ekonomide durgunlukla enflasyonun bir arada yaÅŸanması durumu) yaÅŸamamız muhtemel görünüyor.
Türkiye geçmiÅŸ dönemlerde yaÅŸadığı ekonomik krizlerden hızlı bir ÅŸekilde çıkan dinamik bir ekonomiydi. Ancak bu sefer biraz da bilinçli bir politika olarak krizden hızlı çıkış deÄŸil de sanki düştükten sonra düştüğü seviyede uzun bir süre devam eden bir ekonomik süreç yaÅŸanacağını öngörebiliriz. Daha sonraki toparlanmada kademeli olabilir. Bu düşüncenin iÅŸaretlerini yeni ekonomi programında da görmek mümkün. Nitekim programın 2018 büyüme hedefi %3.8, 2019 büyüme hedefi %2.3 ve 2020’nin büyüme hedefi % 3.5 seviyelerinde. 2021 yılı büyüme hedefi ise ülkenin uzun vadeli büyüme ortalaması olan % 5 seviyesinde. Yani program, ekonomimizin normali olan %5’lik büyümeyi 2021 yılında hedefliyor.Programın ana hedef olarak iÅŸsizlikte bir miktar artışa katlanarak enflasyonu düşürme ve dengeleme hedefi daha ön planda.
İçinde bulunduğumuz durumu bir fırsat olarak değerlendirip yapılması gerekenleri yaparsak hem bu durumdan çıkışımızı hızlandırır hem de bir daha bu duruma düşmemizi engelleriz. Yani enflasyonu tekrar azdıracak, bütçe açığını yükseltecek politikalardan uzak durup yeni ekonomi politikasında ortaya konan hedeflerle uyumlu politikalar izlememiz gerekiyor. Aksi takdirde yaşanan sorunların derinleşebileceği bir gerçek.
En önemlisi faizsiz ekonomiye geçiş için gerekli adımların atılması, faizsiz tasarruf ve faizsiz finansman yöntemleri üzerinde titiz çalışmaların yapılması gerekli.
19.11.2018
Ömer Mahmut Kuzanlı